11 Mayıs 2014 Pazar
7 Mayıs 2014 Çarşamba
from my sketchbook: Матрёшка / Matruşka / Matryoshka /
Son yıllarda ne kadar moda oldu değil mi? Matruşkalar yani... Oysa ben Moskova'da yaşarken son dönemlerde görmek bile istemiyordum, o kadar bıkmıştım yani :) Sağım solum önüm arkam :D
Ancak ilk gittiğim yıllarda ben de deli gibi saldırmıştım onlara. Türkiye'ye ilk tatile geleceğimiz zaman hediyelik matruşka almıştık. 6 tane. Burada eşe dosta hediye ederiz diye... O matruşkalar hala bende :D Salonumda camımın önünde sessiz sedasız geldikleri yeni yere alışmaya çalışıyorlar :) Ama kıyamamıştım ne yapayım :D
Ondan sonra da kendime hiç matruşka almadım aslında. Ta ki Türkiye'ye döneceğimiz kesinleşene kadar. Ama haklarında çok yazdım çizdim. İlk bloğumda onlarla ilgili bir yazı yazmıştım. Sonra bu yazı moskovalife külür sanat sitesinde ve Memlekent dergisinde de fotoğraflarım ile birlikte yayınlanmıştı. Matruşkaların nerden geldiğini merak ediyorsanız tık: http://tarchinmoscow.blogspot.com.tr/2007/09/matriyoka.html
Biz matruşka diyoruz ama aslında Rusçada okunuşu matryoşka. Anne anlamına gelen mater kelimesinden gelir. Ben de hazır anneler günü yaklaşmışken anne temalı bu bebekleri bir kez daha resmetmek istedim. Zamanında balmumu batikle yapmışlığım da vardı ama Moskova'dan taşnırken hediye ettim...
Bu arada matruşkaların karşısına çalıştığım çiçek desenleri de Rus resim sanatında kullanılan, özellikle minyatür ve ahşap boyamalarda kullanılan tarzdadır.
Şimdi mi? Şimdi matruşkalı ne görsem atlayıp alıyorum :) özlüyorum galiba ;)
Etiketler:
art,
bebek,
doll,
eskiz,
from my sketchbook,
matruşka,
Matryoshka,
painting,
resim,
rus,
russian,
sanat,
sketchbook,
sketching,
suluboya,
watercolor,
watercolour,
Матрёшка
6 Mayıs 2014 Salı
from my sketchbook
hydrangea
Ben küçükken, daha ilkokuldayken İzmir-Karşıyaka'da yaşıyorduk. Hafta sonları babaannemin evine giderdik. Asla aksamazdı. Yaz aylarında babaannem sofrayı balkona hazırlardı. Çeşit çeşit zeytinyağlı ve elbette yoğurt soslu patlıcan kabak kızartma...
Bazen de babaannemin kardeşi Şükran babaanneye giderdik hep birlikte... İzmir'in bir köyünde otururdu. Tam bir Ege köyüydü Armutlu... Taş köy evleri, Arnavut kaldırımı gibi döşenmiş taş yollar... En çok da yolların kenarına, kaldırımın dibine açılan oluğu severdim. Yağmur yağdı mı hiç birikmez o oluklardan akar giderdi. Ama nereye giderdi bilmezdim.
Şükran babaannenin bahçesinde tepesinden inmediğimiz dut ağacı, erik ağacı ve hatırlayamadığım daha bir sürü ağaç vardı. Çiçekleri mis gibi kokardı. Odunluğun üzerine doğru uzanan merdivenden çıkar dut ağacına ulaşırdık, kuzenlerim Osman, Pınar ve ben...
Şükran babaannemin evini de çok severdim. Yazın deli sıcağında hep serin olurdu. Yerler taştı. O zamanlar bilemezdim ama şimdilerde deli gibi beğendiğim desenli karolarla kaplıydı mutfak ve mutfağın önündeki küçük yemek odası. Masanın bulunduğu bu odadan da bahçeye çıkılırdı...
Salonda en net hatırladığım salonu ikiye ayıran camlı kapıydı. Desenli camları vardı. Belki de yanlış hatırlıyorumdur. O kadar uzun zaman oldu ki... Ortancalar nerede diye soracaksınız şimdi bana :) Daldımmm gittimm eskilere :)
Bazen Şükran babaanneme gidince bizi bir komşusuna götürürdü. Sanki uzaktan akraba idi hayal meyal öyle kalmış aklımda. Basma şalvarı, sırtından eksik olmayan yeleği ve iğne oyası kenarlı yazması ile ton ton bir teyzeydi. Adını kesinlikle hatırlamıyorum ama büyük ahşap kapıdan bahçeye girince mis gibi pestil koktuğunu ve bahçede kocaman kocaman açmış rengarenk ortancaları çok net hatırlıyorum. Yusyuvarlak, kocaman, mavi, mor, yeşil, beyaz, pembe ortancalar. Başka hiçbir yerde görmediğim bu top top çiçeklere bayılmıştım. O gün bugündür çok severim...
Güzel bir çocukluk geçirdim ben. Hem de çok güzel... Babaannem ve dedemin elinde az şımartılmadım. Karşıyaka sokaklarında büyüdüm, denizin tuzunu ciğerime çeke çeke... Akşam olur sokaktan eve girmek bilmezdik... Yemek yenir, ardından mutlaka 06 dondurmacısına gidilir, parça çikolatalı dondurma yenir. Öğlen istemeye istemeye öğle uykusuna yatırılır. Uyuyamadan bir sağa bir sola dönerken önce için geçer sonra derin rüyalara dalınır. Gevreeeek ya da yoğuuurt ya da badeeeem ya da çiğdeeem diye bağıran seyyar satıcının bağrışıyla uyanılır, koşa koşa sokağa fırlanır ne satıyorsa ondan alınır. İzmir'de büyümek ayrıcalıktır...
Vapurla karşıya geçilir, kordon boyu yürünür, fuar zamanı mutlaka Zeki Müren izlenir, fuarda gezerken İş Bankası çeşmelerinden su içilir, küçük trene binilir...
Yazları mahallecek hatta aşağı mahalledekiler kırmayıp onları da davet ederek otobüse toplaşılır Aliağa'ya gidilir, Şişmanın yerinde tahta masa sandalyelere yerleşilir cumburlop denize atlanır. Büyükler hazırlık yapadursun çocuklar buruşana kadar denizde oynaşır. Öğlen yorgun düşen minik vücutlar birleştirilmiş tahta sandalyalerde uyuyakalır. Uyanınca bol domatesli karpuzlu bir ziyafet çekilir. Şişman amcanın henüz yakaladığı dev midyeye balık yedirişi izlenir... (bu hayal mi gerçek mi ben de gerçekten bilmiyorum :))
İzmir ile anlatacaklarım elbet bu kadar değil... Ama işe gitmem gerektiği için daha uzun uzun bir postu sonraya bırakıyorum :) Yukarıdaki suluboya ortancalardan nerelere geldik... Şu sıralar suluboya çiçek çalışmak istiyorum hep... Aşağıdaki de geçen yaz aldığım ortancalar. Ancak yaz bitene kadar yaşadılar :( Bir daha da almaya kıyamadım...
Seden Sezer yeni bloğundan bildirdi :) sevgiyle kalın...
Etiketler:
art,
çiçek,
eskiz,
from my sketchbook,
hydrangea,
ortanca,
painting,
resim,
sanat,
sketchbook,
sketching,
suluboya,
watercolor,
watercolour
4 Mayıs 2014 Pazar
portfolio
resimlerin devamını görmek için resmin üzerine geldiğinizde çıkan ok işaretlerini tıklamanız yeterli...
oil paintings
art journal and mixed media
oil paintings
art journal and mixed media
from my sketchbook
hand painted wood
stone paintings
about
Seden Sezer 1994 yılında Gazi Üniversitesin 'den, Resim öğretmenliği bölümünden mezun oldum. 1995 yılında İstanbul'da Atatürk Kız Meslek Lisesi'nde resim branş dalı öğretmenliğine başladım. 1998 yılında Moskova'ya taşındım.
12 yıl yaşadığı Moskova'da Moskova Türk Kadınlar Organizasyonu'nun yönetim kurulunda yıllarca çalıştım, başkanlığını yaptım. Organizasyon dahilinde resim dersleri, ahşap ve dekoratif boyama dersleri verdim. Kültürel geziler düzenledim, çeşitli sosyal etkinlik organizasyonlarında bulundum. Gazetem dergisinde genel yayın yönetmenliği ve kültür sanat editörlüğü yaptım. www.moskovalife sitesinde yardımcı editörlük ve yazarlık yaptım. "Gezgin Gözüyle Rusya ve Kafkasya" adlı kitapta Moskova gezileri ile ilgili yazısı yayınlandım. Memlekent dergisi Moskova sayısında dört yazım ve pek çok fotoğrafım yayınlandı. www.uzaklar.com da dahil olmak üzere pek çok internet sitesinde gezi yazılarım ve fotoğraflarım yayınlandı. Moskova'da yaşadığım yıllarda matruşka boyama ve palekh sanatı dersleri aldım. 2 yıl Boris Volegov atölyesinde yağlıboya resim çalıştım. Pek çok ünlüye Moskova'da rehberlik yaptım ve Moskova Türk Kadınlar Organizasyonu Çocuk Kulübünde çalıştım.
Türkiye'ye döndükten sonra özel bir hobi atölyesinde eğitmen olarak çalıştım ve Eylül 2014'de bir arkadaşımla birlikte açtığımız "Atölye Lavanta" da hobi dersleri vermeye devam ediyoruz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)